teşko!
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
teşko!

teşko2
 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

dostluk üzerine-1

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
qabardey
moderatör
TEŞKO ittifağında olmak bir ayrıcalıktır
qabardey

Erkek
Yaş : 64 Kayıt tarihi : 22/02/09 Mesaj Sayısı : 3 Nerden : k.maraş İş/Hobiler : mimar Lakap : qabardey rep puanı Puanı:13 Rep Kademesi: moderatör

dostluk üzerine-1 Vide
MesajKonu: dostluk üzerine-1 dostluk üzerine-1 EmptySalı Mart 10, 2009 11:44 pm

Arkadaşlık üzerine çok şey söylendi. Arkadaşlık tarihini, yeryüzü üzerindeki insan sayısının birden fazla olduğu ilk günden başlatmak olanaklı...

Arkadaşlık, yıllar boyu ruhbilimcilerin de ilgisini çekmiş bir konu... Ruhbilimcilerin arkadaşlık üzerine yaptıkları çalışmalara gelirsek, bunların birçok insan tarafından bilindiği pek söylenemez. Öyleyse, bu konudaki son ruhbilimsel çalışmaları gözden geçirelim:

Krackhardt ve Kilduff (1999), iki yıl önce yayınlanan çalışmalarında, arkadaşlıkta yakınlıkla denge algısı arasındaki ilişkiye bakmışlar. Ünlü toplumsal ruhbilimci Heider’a göre, insanlar, arkadaşlık gibi yakın ilişkileri, bakışımlı (simetrik) ve geçişli görme eğilimindeler. Bakışım, bu bağlamda, A kişisiyle B kişisi arasında karşılıklı bir sevginin olmasına karşılık geliyor. Geçişlilik durumunda ise şöyle oluyor: A kişisi, B kişisinin ve C kişisinin arkadaşı ise, B ve C kişileri arkadaşlardır ya da arkadaş olmaları olanaklıdır. Bu denge kuramı, insanın belirsizlik ve dengesizlik yerine, uyumu ve düzeni yeğleyeceğini varsayıyor. Bu kuramı gerekçelendirmek için üç öneri ortaya atılmış:

1) Duygusal Gerilim Modeli:
Duygusal Gerilim modeline göre, dengesiz arkadaşlık ilişkileri durumunda, yani karşılıklı olmayan sevgiler ya da birbirleriyle arkadaş olamayacak insanlarla yaşanan arkadaşlıklar durumlarında, iki yol vardır: Ya o kişiye ilişkin bilişte (‘cognition’) bir değişiklik olur (örneğin, o, beni arkadaşı olarak görmediğine göre, arkadaşım olduğu söylenemez) ya da kişinin davranışında değişiklik olur (örneğin, o kişinin sevgisini kazanmak için daha fazla çaba gösterilir). Dengesiz ilişki yaşıyor olma düşüncesi, kişiye acı vereceği için, kişi, yakın ilişkilerini dengeli görme eğilimindedir. Tersine, uzak ilişkiler, onun için daha az tehdit edici olduğundan, bu ilişkileri -daha gerçekçi bir gözle- daha dengesiz görme eğilimindedir.

2) Bilişsel Cimrilik Modeli:
Bilişsel Cimrilik modeli, bilişsel ruhbilimin temel sayıltılarından biri olan bilişsel cimrilik olgusundan esinlenir: İnsanın zihinsel gücü ve yetileri kısıtlıdır. Belli bir üst eşiği aşan çoklukta bilgiyle başa çıkamaz, bunun için bu tür bilgilere onlarda olmayan düzenlilikler giydirir. Ancak bu düzenlilikler dolayımındadır ki, bu bilgileri eksik ve yanlış biçimde de olsa kaydeder. Kişinin, yakın ilişki kurduğu kişi sayısı azken, uzak ilişkiler kurduğu insan sayısı fazladır. Bu, yakın ilişkilere daha fazla yoğunlaşarak, onlardaki düzensizlikleri/dengesizlikleri görmesini sağlarken; uzak ilişkilerde bu, böyle değildir. Uzak ilişkiler sayıca çok olduğundan, bunları yorumlarken bilişsel olarak cimridir. Fazla harcama yap(a)maz. Bu yüzden, uzak ilişkileri daha dengeli ve düzenli olarak görür.

3) Birleşik Model:
Bu model, ilk ikisinin öngörülerini birleştiriyor ve insanların, yakın ve uzak ilişkilerini daha dengeli olarak algılarken, orta uzaklıktaki ilişkilerini daha dengesiz olarak algıladıklarını ileri sürüyor.

Krackhardt ve Kilduff (1999), çeşitli insanlarla yaptıkları görgül (empirik) çalışmada, birleşik modelin öngörülerinin doğru çıktığını buluyorlar.

‘Arkadaşlık’ dendiğinde, şu soruyu da sormak gerekiyor: ‘Arkadaşlığın tersi nedir?’ Bu, ya düşmanlık ya da yalnızlıktır. Green ve arkadaşlarının (2001) yalnızlığa ilişkin olarak yaptıkları çalışmada, yalnızlığın iki türlü olduğu ileri sürülüyor ve bu iki tür yalnızlığın genç yetişkinler (yaş ortalaması: 20) ve yaşlılar (yaş ortalaması: 71) tarafından nasıl farklı biçimlerde algılandığı açımlanıyor. Duygusal yalnızlık, en yakın ilişkide olunan kişinin –ölüm ya da başka nedenlerle- yitirilmesinden ya da böyle bir kişinin yokluğundan doğarken; toplumsal yalnızlık, arkadaş ağının cılızlığı ya da yokluğundan ileri geliyor. Duygusal yalnızlık, ‘Bana yaslanan kimse yok.’ tümcesinde ifadesini bulurken, toplumsal yalnızlığı, ‘hiçbir öbeğin (grup) ya da toplumsal örgütlenmenin bir parçası değilim.’ sözü özetliyor. Green ve arkadaşlarının elde ettiği bulgular, bunların birbirinden bağımsız olduğunu gösteriyor. Diğer bir deyişle, duygusal olarak yalnız olan bir insanın toplumsal olarak yalnız olması gerekmiyor ve tam tersi.

Genç yetişkinlerin arkadaşlık ağlarının daha yoğun ve geniş, yaşlıların arkadaşlık ağlarınınsa daha sıkı/yakın olduğu ortaya çıkmış. Yaşlı kadınlar, daha fazla duygusal yalnızlık, daha sıkı toplumsal ağlar sergilemiş. Bu, kadınların ilişkilerini daha sıkı gördükleri biçimindeki daha önceki bulgularla (Yaughin, & Nowicki, Jr., 1999) uyum halinde. Erkeklerle karşılaştırıldıklarında kadınlar, eş dışında bir yakını daha büyük sıklıkta anarken, erkekler bir eşlerinin olduğunu daha büyük sıklıkta bildiriyor. Bir eşe sahip olmamak, yalnızlığı yaşlılarda daha iyi öngörüyor. Gençlerde ise, ağ genişliğiyle toplumsal yalnızlığın ilişkili olduğu bulunmuş. Gençler için, ilişkilerin niceliği daha belirleyiciyken, yaşlılar için nitelik daha belirleyici. Gençler için –eş dışı- bir yakının varlığı, toplumsal yalnızlığı azaltırken, bu durum, yaşlılar için geçerli değil. Green ve arkadaşları (2001), bu durumu şu şekilde açıklıyorlar: Gençler bir yakın arkadaşla değişik ortamlara girip yeni arkadaşlar edinebilirler. Ama yaşlılar için, ortamlar belirlidir, ilişkiler oturmuştur. Son olarak; bir başka bulgu da, arkadaşların, duygusal yalnızlığı gideremedikleri. Diğer bir deyişle, arkadaş, sevgilinin yerini tutamıyor (Bu ve benzeri önermelerin genel nüfusa ilişkin olarak öne sürüldüğünü unutmayalım).

Yaşamımızın çeşitli dönemlerinde, kimi insan ilişkilerimizde karşımızdaki insan dolayısıyla şaşkına dönüp, ‘bu adam/kadın hasta’ dediğimiz mutlaka olmuştur. Whisman, Sheldon ve Goering (2000), 5000 kişilik bir örneklemle, ruhsal hastalıklarla ilişki (evlilik, akraba, arkadaş) hoşnutsuzluğu arasındaki bağlantı üzerine çalışmışlar. Eşle olan ilişkiden duyulan hoşnutsuzlukla temel depresyon, basit korku (fobi), genel kaygı bozukluğu ve alkol bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki bulmuşlar. Basit korkunun akrabalarla olan ilişkilerden duyulan hoşnutsuzlukla da ilişkide olduğu ortaya çıkmış. Arkadaş ilişkilerinden duyulan hoşnutsuzluk, ele alınan dokuz hastalıktan hiç biriyle bağlantılı çıkmamış. Ancak, yakın arkadaşı olmadığını söyleyenlerde, temel depresyon, toplumsal korku, açık alan korkusu ve genel kaygı bozukluğunun daha fazla sıklıkta görüldüğü anlaşılmış. Arkadaşlığın, evrenin engin büyüklüğünde küçücük bir böcek olan birey için, temel varoluş sorunları ve özel sorunlarda bir tampon görevi gördüğü bir kez daha ortaya seriliyor.

Fırsat bu fırsat; Cicero’nun sorusunu anmadan geçmeyelim: İnsanların arkadaşlık kurmaları, yetersizliklerinden ve zayıflıklarından mıdır? (Cicero, 1967, VIII, 26, s. 58) Cicero, bu soruya olumsuz bir yanıt veriyor. O ve arkadaşları ne yetersiz ne de zayıf. Bu soruya olumlu yanıt verilseydi, daha az güvenlikte olanlar, arkadaşlık için daha uygun olacaktı. Cicero, böyle olamayacağını söylüyor. Üstelik, bu görüşle alay etmeyi de ihmal etmiyor (bkz. Cicero, 1967, XIII, 46-7, ss. 66-7). Ama gerçek de bu... İnsanlar, etten kemikten olduklarındandır ki, arkadaşlıklara muhtaçtırlar. Yoksullar, yaşamlarını sürdürebilmek için emeklerini satmak zorunda olanlar, daha candan arkadaş olurlar. Cicero, kendinin zavallı olduğunu hiçbir biçimde kabullenemeyeceğindendir ki bu görüşü reddediyor. Oysa hepimiz zavallıyız. Birbirimizi sevdiğimiz ölçüde güç kazanırız...

Arkadaşlığa ilişkin son iki yıldaki çalışmaları gözden geçirirken, çocuklarla yapılan çalışmalardan özellikle geri durmayı yeğledim. Bu çalışmaların, bilimsel yazına çok şeyler kattığından ve katacağından hiç kuşkum yok; ama çocuklarla yapılan çalışmaların sayısının bir hayli kabarık olduğunu görerek, bunların ayrı bir yazının konusu olmaları gerektiğini düşündüm.

Arkadaşlığı bilimsel olarak ele aldınız mı, bir şeyler, parmaklarınız arasından kayıp gidiveriyor, bilimin tüm gücüne karşın... Öyle ya; kim bilir kendimizden daha iyi, yorucu bir günün sonunda dostumuzla görüşmekten aldığımız hazzı...

[b]
qabardey Kullanıcısının İmzası
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

dostluk üzerine-1

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
teşko! :: tek2 (teşkilat epsilon) :: bizbize -
Ad: Yaoti Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar